AMASYA GEZİ REHBERİ ( 30 Haziran – 1 temmuz 2017 )
Amasya’ya geldiğimizde ilk olarak arabayı park edecek yer bulamadık. Bayağı aradıktan sonra bir okulun bahçesinin park alanı olarak kullanıldığını öğrenip oraya park ettik. Kaldığımız otel Yeşilırmak kenarında bir yer olduğundan bu bölgede böyle bir sıkıntı var. Burada öğretmenevinde kalamadık. Önceden yer ayırtmak gerekiyormuş. Yaz aylarında Karadenize doğru bölgelerde aklınızda olsun aylar öncesinden yer ayırtın. Ocak otelde kaldık. Bulunduğu yer harikaydı ama otel olarak berbattı.
Amasya çok güzel bir şehir.
Özellikle şehir merkezi halen korunmuş olduğundan eski evler ve kalesiyle
harika. Akşamları kalenin olduğu taraf ve Yeşilırmak kenarı ışıklandırılıyor.
Kalede biraz yürüdük ama asıl manzara kale tarafında olduğu için manzara güzel
değil. Yeşilırmak kenarında tarihi evler bölgesinde yürüyün. Çok güzel bir
bölge.
Ulusal Kurtuluş
Savaşında da kurtuluş mücadelesinin önemli bir ilkesi olan “Ulusun
bağımsızlığını ancak ulusun azim ve kararı kurtaracaktır” kararının alındığı
merkez olması açısından tarihi bir görev üstlenmiştir.
Hitit belgelerine göre
Amasya’nın bilinen ilk adının Hakmiş [Khakm(p)is] olduğu sanılmaktadır. Bu isim
olasılıkla Perslerin Amasya’yı fethine kadar devam etmiştir. Amasya’nın
Pontus dönemindeki adı “Amasseia” dır. Özellikle M. Ö. II. yüzyıldan itibaren
darp edilen Amasya şehir sikkelerinde AMASSEİA ibaresi açıkça görülmektedir.
Zaten coğrafyacı Strabon’da Amasya için Amaseia sözcüğünü
kullanmaktadır. Amaseia sözcüğü, “Ana” anlamına gelen ve özellikle “Ana
Tanrıça” yı kasteden ‘Ama’ ve onun çeşitlemesi olan ‘Mâ’ ibaresi ile bağlantılıdır.
Bundan hareketle denilebilir ki Amaseia “Ana Tanrıça Mâ’nın şehri” anlamına
gelmektedir. Ana Tanrıça Mâ, Perslerin Anadolu’yu fethinden sonra tapımı
yaygınlaşan doğu kökenli bir tanrıçadır. Aynı zamanda bu tanrıça Pontus ve
Kapadokya’nın yerel tanrıçasıdır. Amaseia sözcüğü de Persler zamanındaki asıl
söyleniş şeklinin Hellen ağzına uydurulmuş biçimidir.
Amasya’daki ilk yerleşmeler
mevcut bilgilerimiz ışığında Kalkolitik Çağa (M.Ö. 5500-3000) kadar
uzanmaktadır.
Kalenin "Helkıs",
"Saray", "Maydonos"ve "Meydan" adlarında dört
kapısı, kale içinde "Cilanbolu" adlı bir su kuyusu, sarnıcı ve
zindanları bulunmaktadır.
Amasya Kalesi Yeşilırmak
Nehri'ne ve kral mezarlarına kadar uzanan M.Ö.3. yüzyıla ait merdivenli bir
yeraltı yolu ile burç ve cami kalıntıları görülmeye değer niteliktedir. Kalenin
güney eteğinde Osmanlılar tarafından kullanılmış olan Kızlar Sarayı'na ait
kalıntılar ile yamaçlarda yerden 20-25 m. yükseklikte düz bir duvar halinde
kalker kayalara oyulmuş olan M.Ö.3. yüzyıla ait irili ufaklı 18 adet kaya
mezarı bulunmaktadır.
Osmanlılar tarafından
fethedildiği tarihten itibaren şehzadelerin tahtgâhı olan Amasya, Şehzade
Bayezid’in 967H./1559M. tarihinde İran’a firar etmesinden sonra şehzade
(çelebi sultan) sancaklığından çıkarılmış ve bu tarihten sonra Amasya’da
hiçbir şehzade görevde bulunmamıştır.
Celalî İsyanlarının
bastırılması sonrasında Amasya’da Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarına kadar
kayda değer bir hareketliliğin yaşanmadığı bilinmektedir.
I. Dünya savaşı sonrasında İtilâf
Devletleri tarafından Osmanlı Devleti işgal edilmeye başlanmış ve bu
sırada 19 Mayıs 1919 yılında bir umut ışığı olarak Samsun’a gelen Mustafa Kemal
Paşa ve arkadaşları 12 Haziran 1919 tarihinde de Amasya’ya gelmiş ve 22 Haziran
1919 tarihinde Amasya Tamimi olarak bilinen kurtuluş genelgesini
bütün yurda Amasya’dan ilân etmiştir.
Kaynakça :amasya.ktb.gov.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder